12 Kasım 2012 Pazartesi

Atatürk'ü neden seviyoruz?


Sahi, biz Atatürk'ü neden bu kadar çok seviyoruz? Sözü Cumhuriyet'in ilk kuşağına bırakalım. Cahit Kayra'ya göre Mustafa Kemal insanlara 'yaşayın' diyor, 'yaşamayı öğrenin' diyor ve 'bugünkü yaşamınızı öteki dünya hayallerine feda etmeyin' diyor
Son yıllarda yaşananların elbette bunda rolü var. Ama asıl sormak istediğim şey 74 yıl önce ölen bir liderin arkasından halen bu tutkulu sevgi neden?
ata.20121111224615.jpg

Sahi, biz Atatürk'ü neden bu kadar çok seviyoruz?
Sözü Cumhuriyet'in ilk kuşağına bırakalım... Kuşaklar boyu devam edegelen bu Atatürk sevgisini onlar anlatsın... Hem de ilk elden...
***
'TİTREME' DEDİ Nuriye İdil Hanım tam 101 yaşında. Atatürk'le tanıştığında 10 yaşındaymış.
Ben ilkokuldaydım. 9-10 yaşlarında... Atatürk Konya'ya gelmiş ve Mevlana'ya gidiyor. Bizim okul da Mevlana'ya çok yakındı. Mevlana'dan çıktıktan sonra 'Burada hangi okul var, hadi gidelim oraya?' demiş, geldiler. Hocalar bana güzel bir buket çiçek verdiler ve 'Götür, ver kendisine' dediler. Gittim, verdim ama nasıl titriyordum bir görseniz. Hatta 'Otur bakayım' dedi, kucağına aldı, oturdum. Titriyorum, hemen elini titreyen elimin üstüne koydu; resimde de görülür. 'Titreme küçük kız, titreme!' dedi bana. Konuştuk, harika bir adamdı, dünyaya bir daha öyle bir adam gelmez. 'Okuyor musun?' diye sordu. 'Okuyorum Paşam' dedim. 'Kaçıncı sınıftasın, arkadaşlarını seviyor musun?'sorusuna 'Çok seviyorum' yanıtını verdim. 'Öyleyse, dünyanın bütün çocuklarını Türkiye'ye davet edeceğim. Onlarla oynayın' dedi. Birkaç ay sonra 23 Nisan kutlandı, dışarıdan çocuklar gelmeye başladı.
Yazar Hıfzı Topuz ise Cumhuriyet Bayramı'nda Atatürk'ü görme şansını yakalamış. Ve bakışlarından çok etkilenmiş.
Cumhurİyet Bayramı törenleri Ankara Hipodromu'nda yapılıyordu. Kardeşimle gidip tankların, öğrencilerin ve izcilerin geçişini izledik. Halk da inip yürüyordu; ben de aralarına katıldım. Atatürk orada büyüleyici bakıyordu, etkilendim. Döndüm dolaştım ve bir daha sıraya girip yeniden geçtim; sanki, beni 'Sen demin geçtin!' diye azarlayacak gibi geldi.  Çok sempatik bir adamdı; ne zaman görsek heyecanlanırdık. O sırada ne Atatürk'ün öleceğini ne de cumhuriyete karşı saldırı olabileceğini düşünürdük. Onun eleştirilebileceği aklımızdan bile geçmezdi. Hepimiz ona hayrandık.
BABAM AĞLADI
Yazar Turgut Özakman Atatürk'ü uzaktan da olsa görmüş. Ama asıl ölümünü unutamıyor.
Ben annemin Atatürk'ün sağlığı için başını örtüp Kur'an okuduğunu hiç unutmuyorum. Kendi babası için herhalde böyle dua etmemiştir. Osmanlıca raporların dilini iyi anlamadığımız için ne olduğunu bilemedik, bize de onu Türkçeye çevirmediler anlayacağımız gibi ama artık son günleri gelmiş  meğerse. Okula gittik, müdürümüz Şükrü Kafaoğlu'ydu. Yozgatlı çok sert bir hocaydı. Biz bu adamın ne güldüğünü ne ağladığını hiç görmedik, taş gibi bir adam. Birden kapı güm diye açıldı hoca çocuk gibi ağlayarak içeri girdi, 'Atatürk'ü kaybettik' dedi. Hepimiz o kadar etkilendik ki, öğretmen ağlamaya başladı. Koca okuldan hıçkırık sesi yükseliyor. Artık ders yapılamadı, Atatürk anlatıldı. Eve geldim, evde gözleri şişmiş annemi buldum. Babamın hiç ağladığını görmemiştim, o gece ağladığını gördüm.
MATEMATİK YOK
Milli mücadele komutanlarından Meclis Başkanı Kazım Özalp'in kızı Güner Özalp ise köşkün içinde Atatürk'ü oldukça yakından tanımış.
İnsan Atatürk'ü görünce bir kere çekiniyordu ama sevgi dolu bir çekingenlikti bu. Yani, hem yanına sokulmayı çok istiyorsunuz fakat bir yandan da hata yaparım diye endişe ediyorsunuz. Ben küçükken, beni yanına çağırır, matematik sualleri sorardı. Ben de matematikte hep zayıf olduğum için cevap veremezdim, çok üzülür ve çekinirdim. Babam da bir gün söylemiş, 'Bu kız çok utanıyor, çekiniyor cevap veremediği için' diye. Teoman matematikte müthiş, zaten mühendis oldu sonra. O çok güzel cevaplar veriyor. Atatürk'ün o gözlerini, o bakışlarını hiç unutmam. Bir gün 'Gel!' dedi: 'Sana başka dersler soracağım, matematikten sormak yok!' Ondan sonra sokuldum, korkum biraz geçti.
Gazeteci Orhan Karaveli ise küçücük bir çocukken Atatürk'ün arabasının önünü kesmiş. O anı bugün gibi hatırlıyor.
Atatürk'ün arabası, döndü, tam gidecekken ben koştum, önünde durdum. Araba eczanenin önünde zınk diye durdu, zaten yavaş gidiyordu. Bu sahneyi hiç unutmuyorum. İlk ayakkabılarını gördüm orada; fevkalade güzel iskarpinleri vardı. Atatürk kapıyı açtı ve bize 'Gelin' dedi. Gittik; 'Niye durdurdunuz arabamı?' diye sordu. Ben konuştum orada, esas duruşa geçtim kendime göre: 'Sizi görmek için paşam!' 'Sen beni daha önce görmedin mi hiç?' dedi. 'Gördüm, Hipodrom'da gördüm Onuncu Yıl Nutku'nu okurken.' Gülümsedi: 'Peki şimdi beni gördün, bu kadar da yakından gördün, ne düşünüyorsun , nasıl buldun beni?' Çocukluk işte, 'Ben sizi beklediğim gibi bulmadım' dedim: 'Ben sizi böyle gökler gibi filan, çok büyük düşünüyordum, siz de bizim gibi insanmışsınız meğerse' dedim.
Gazetecİ Hasan Pulur Yugoslav Kralıyla beraber olduğu bir gün Atatürk'ü uzaktan görmüş. Ama onu görmek için günler öncesinden randevulaştıklarını ve adeta pikniğe gider gibi hazırlandıklarını anlatıyor.
Atatürk bizim kuşak için bir başkaydı. Bir kahramandır; şimdi efsane diyorlar ya hani, efsanedir. Yanlışını bile kabul etmezdik, öyle yetiştik. Sonra kabul etmeye başladık, ama o dönem böyle bir şey söz konusu değildi.
O bize 'yaşayın' dedi
Bu projedeki iki isim ise Atatürk ve Türkiye arasındaki ilişkiyi bambaşka açıdan özetledi. Biri Maliye müfettişliğinden emekli 1917 doğumlu yazar Cahit Kayra...
Bence Atatürk'ün anlatmak istediği bir şey var. Ben bunun Türkiye'de anlaşılmadığını düşünüyorum. Mustafa Kemal 'harfleri değiştirin' diyor, 'milliyetçi olun' diyor, 'laik olun' diyor; peki ne için bütün bunlar? Mustafa Kemal, Türk insanına, Anadolu'da yaşayan bizlere 'yaşayın' diyor. Osmanlı'nın en büyük kompleksi bu! Osmanlı 600 yıl yaşamamıştır! Kadın-erkek ilişkileri, insan ilişkileri, yaşam biçimi... Mustafa Kemal insanlara 'yaşayın' diyor, 'yaşamayı öğrenin' diyor ve 'bugünkü yaşamınızı öteki dünya hayallerine feda etmeyin' diyor. Bunun için de sürekli kendisini örnek gösteriyor. O kadar büyük kafalı bir adamın çıkıp ortada dans etmesi, yahut güzel giyinmesi, içki içmesi... Bunları bilerek yapıyor. 'Böyle hareket edin' demek istiyor. Yaşamın ağırlığını, önemini, değerini anlatmaya çalışıyor Türkiye'ye. Ve bence Türkiye halkı bunu anlamadı.
DİĞerİ ise Tevfik Çavdar Hoca... Röportajı yaptıktan 10 gün sonra yaşamını yitiren Çavdar Hoca halkın bugünlere dek uzanan Atatürk sevgisini bakın ne mükemmel özetlemişti.
Atatürk sıradan halk için kurtarıcıydı, ama aydınlar ve düşünenler için, yani entelijansiya için bir öncüydü. Sıradan halk kendisini kurtardığı için Atatürk'e çok bağlıydı. O nedenle, laiklik ve benzeri dönüşümleri Gazi istedi diye hazmetti. Gazi kısa yaşadı. Bunun hem iyi hem de kötü tarafı var. Gazi uzun yaşasaydı, belki reformist dönüşümcü aydınlarımız için bugünkü kadar öncülük yapamazdı. Çünkü bir Cumhurbaşkanı olarak ağır ağır söner giderdi. Fakat kötü yönü de şudur ki, kısa yaşaması onun özellikle laiklik doğrultusundaki çabalarını baltaladı.
İşte böyle...
İlk kuşak Atatürk'ü böyle tanıdı ve sevdi. Ona toz kondurmadı. Ve kuşaklar boyu da bu sevgi devam etti. Ne dersiniz? Bundan sonra Gazi'ye toz konar mı?
Çoban Ateşi Karşıyaka'da yandı!
İlk on yılında dünyaya gelen kişilerin ağzından Cumhuriyetin anlatıldığı 'Çoban Ateşi' belgeselinin galasını bu kez İzmir'de yaptık. (Yukarıdaki mülakatlar o belgeselden alıntıdır.) Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak'ın davetlisi olarak gittiğimiz İzmir'de, Karşıyaka Belediyesi Tiyatro ve Opera binasında Çoban Ateşi'nin gösterimini yaptık. Zübeyde Hanım'ın ev sahibi Karşıyakalıların 'Çoban Ateşi'ne' gösterdiği ilgi ve coşku inanılmazdı. Hepsine çok teşekkür ediyorum.
Twitter.com/gurkanhacir
http://www.aksam.com.tr/ataturku-neden-seviyoruz-8291y.html

İzleyiciler